İlhan Cihaner:
İddianameler çağı yaşıyoruz
ANKARA - Kamuoyunda daha çok “ulusalcı” olarak bilinen CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner, “CHP’de henüz kanat diye adlandırılabilecek yapılar yok. Ulusalcılığı politik bir referans olarak kullanmamalıyız. Ben kendimi, solda görüyorum” dedi. KCK davasını “siyasi soykırım” olarak nitelendiren Cihaner, “Ergenekon, Balyoz, Devrimci Karargâh, hatta son zamanda buna RedHack davasını da dahil ediyorum, bu davaların tamamı istedikleri toplum tasarımını hayata geçirmek için özgürlükleri boğan davalar” görüşünü dile getirdi.
Eski Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı Cihaner, seçimlerde aday gösterilmemiş, YSK’nin kontenjan kullanılması yönündeki kararı üzerine Denizli’de “son dakika”da aday gösterilerek milletvekili seçilmişti. Son kurultayda da CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun anahtar listesinde yer almadı, ancak listeyi “delerek” PM’ye girdi. CHP’nin “ulusalcı” kanadından bilinen Cihaner’in sol çevrelerle ilişkileri de dikkat çekiyor. Nitekim, Odatv davasında tanık olarak dinlenen gazeteci Aslı Aydıntaşbaş’ın “Ulusalcı konuşacağını düşünmüştüm. Solcu olduğunu söyleyen, sosyolojiyi bilen, sosyalist jargonla konuşan biriydi” sözleri kamuoyuna yansıdı. Ergenekon, Balyoz davalarının yanı sıra KCK duruşmalarını da izliyor. Cihaner, son olarak RedHack duruşmasını izledi. Cihaner ayrıca, “Sosyalistlerin Meclisi” üyesi. Cihaner’le ulusalcı-solcu, eski-yeni CHP tartışmaları, anadilinde savunma hakkı ve Kılıçdaroğlu’na kırgın olup olmadığı konularında sohbet ettik.
CHP’de kanat yok: Parti içi demokrasiyi işleten partilerde, hele hele milyonlarca üyesi olan kitle partilerinde son derece doğaldır kanat denilen yapıların oluşması. Ancak CHP’de henüz bu boyutta bütünlükçü dünya görüşü oluşturup aynı program, aynı çizgi etrafında kümelenmiş, toplanmış, buna dair politika üreten kanat olarak adlandırılabilecek yapılar yok.
Ulusalcılık referans değil: Ulusalcılığın belli bir kesim tarafından aşağılayıcı anlamda kullanılmasını anlamıyorum. Partide kendisini ulusalcı olarak tanımlayan milletvekili arkadaşlarımızın vurgu yaptığı iki konu var; antiemperyalizm, bağımsızlıkçılık. Ben de antiemperyalistim, bağımsızlıkçıyım. Ancak ulusalcılığı henüz bir siyasi akım olarak herhangi birinin politik görüşünü tanımlayabilecek operasyonel bir kavram olarak görmüyorum. Kendimi bunun dışında tutuyorum. Ben kendimi, solda, dünyanın geleceğini sol değerlerde gören bir kişi olarak görüyorum.
Sosyalistlerin Meclisi: Sosyalistlerin Meclisi TKP’nin değil, TKP’li politikacıların öncülük ettiği bir oluşum, içerisinde çok farklı partilerden, sol siyasetin değişik renklerinden birçok kişi var. Sosyalistlerin Meclisi daha renkli bir yapı.
Kürtçe birdenbire ‘bilinmeyen dil’ oldu: Anadilinde savunma konusunda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, AİHM içtihatları ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 202. maddesi var. Bu mevzuatın özgürlükçü yorumu uygulansa böyle bir sorun yaşanmaması gerekir. Bir kişi yeterince Türkçe bilmiyorsa tercümanın devlet tarafından atanacağı öngörülüyor. Böyle de işliyordu. Ama ne olduysa KCK davaları belli bir aşamaya gelip, özel yetkili mahkemelerle Başbakan’ın papaz olmasından sonra birdenbire Kürtçe bilinmeyen bir dil oldu ve mikrofonlar kapatılmaya başlandı. CHP belirsiz kriterleri bir yana bırakarak bir öneri hazırladı. Türkçe bilmediğini beyan ediyorsa bir kişi, o zaman anadilinde savunma yapabilecek. Bunlar zaten Türkçe biliyor, CHP niye böyle yapıyor, denmesin. Açlık grevleri bir soruna dikkat çekmek için yapıldı. Bu durum geçince Türkçeyi daha iyi bilen kendini Türkçe, Kürtçeyi daha iyi bilen kendisini Kürtçe savunacaktır. Bir insan eğer “aptal” değilse bilmediği bir dilde savunma yapmaz, daha iyi bildiği dilde yapar.
KCK davaları siyasi soykırımdır: KCK davaları siyasi soykırımdır. Diğer davalarla birlikte Ergenekon, Balyoz, Devrimci Karargâh, hatta son zamanda buna RedHack davasını da dahil ediyorum, bu davaların tamamı istedikleri toplum tasarımını hayata geçirmek için özgürlükleri boğan davalar. Yurttaşlarımızın bu tuzağa düşmeden yaşadığımız sorunun topyekûn bir özgürlük ve adalet sorunu olduğunu görüp tavırlarını özgürlükten yana almaları gerekir. KCK soruşturmasında 100 bin sanıktan söz ediliyor. Bu 100 bin kişi de, evet suçluyuz, deseler ne yapacaksınız? Hangi cezaevine koyacaksınız?
İktidar illegal: AKP döneminde siyaset kriminalleşti. Ben, iddianameler çağı, diyorum. Dönüşümü hep hukuk eliyle yapıyor. Muhalif belediyelere yönelik saldırılar mesela, hukuksuz dinlemeler, bunların servis edilmesi tamamı kriminalize edilmiş bir süreç. Siyaseti imkânsız hale getirdiğinizde mesela seçilmişleri, eline hiç silah değmemişleri tutukluyorsunuz, silahlı olanlarla görüşüyorsunuz. Seçim barajı duruyor, antidemokratik siyasi partiler mevzuatı orada duruyor. Bunların hepsini hukuk eliyle kriminalize ediyorsunuz. Bunlara karşı bir şey uç verdiği zaman bunları illegal olarak nitelendiriyorsunuz. İllegal olan devletin kendisi, iktidarın kendisi.
--------------------------------
Cumhuriyet Gazetesi'nde 3.12.2012 tarihinde yayımlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder